Türkiye’de e-ticaret her geçen yıl büyüyor. Online siparişlerin artışı, fulfillment süreçlerini (depolama, sipariş toplama, paketleme, teslimat ve iade yönetimi) hiç olmadığı kadar kritik hale getiriyor.
Ama bir sorun var: iklim ve sürdürülebilirlik hâlâ ikinci planda.
Peki neden?
Hız Takıntısı: “Bugün çıksın, yarın gelsin”
Türk tüketicisi için hız en önemli kriter. Aynı gün teslimat beklentisi şirketleri, karbon salımı yüksek taşıma yöntemlerine, tek kullanımlık ambalajlara ve geri dönüşümü düşünülmeyen çözümlere yöneltiyor.
Neden Sürdürülebilirlik Göz Ardı Ediliyor?
- Kısa vadeli bakış
Depo maliyetleri, iş gücü, kargo giderleri derken; çevreci yatırımlar şirketlere ekstra yük gibi görünüyor. - Regülasyon eksikliği
Avrupa’da karbon vergileri ve Yeşil Mutabakat şirketleri yönlendirirken, Türkiye’de bu alandaki düzenlemeler henüz sınırlı. - Göçebe mirası
Tarih boyunca hızlı hareket eden, kısa vadeli çözümlerle yaşayan bir toplum olduk. Belki de bu kültürel refleks bugün hâlâ iş yapış şekillerimize yansıyor: “Bugünü kurtaralım, yarını sonra düşünürüz.” - Müşteri talebinin zayıf olması
Tüketici hâlâ “sipariş hızlı gelsin” diye düşünüyor; “bu paket karbon nötr mü?” sorusu henüz gündemde değil.
Ne Değişmeli?
- Şehir içi mikro fulfillment merkezleri ile teslimat mesafeleri kısaltılmalı.
- Elektrikli araçlar ve rota optimizasyonu karbon salımını azaltmalı.
- Çevreci ambalajlar standart hale gelmeli.
- Depolarda yenilenebilir enerji kullanımı artırılmalı.
Sonuç: Geleceğe Yönelik Bir Seçim
Türkiye’de fulfillment sektörü hız odaklı yapısını sürdürüyor. Ama rekabetin geleceği artık sadece hızda değil, sürdürülebilir hızda.
Belki de göçebe mirasımızı bu kez farklı bir şekilde kullanmalıyız:
Hızlı hareket edip, çevreci çözümleri herkesten önce benimsemek için.
(Yazarken bile şüphe duyduk ama bir gün okuyan olur.)
Bir yanıt yazın